Yazar "Erbuğ, Ece" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 2 / 2
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Eğitimde fırsat eşitsizliği üzerine eleştirel bir değerlendirme(İstanbul Gedik Üniversitesi, 2021) Bilgin, Rabia; Erbuğ, EceHer bireyin temel vatandaşlık hakkı olmanın yanı sıra, yaşadığı yüzyıla ayak uydurabilmesi, kendini geliştirebilmesi ve içinde bulunduğu toplumda hayatına devam edebilmesi adına gerekli olan eğitim; sürekli bilme ve öğrenme ihtiyacını karşılamakla birlikte din, dil, etnisite, cinsiyet, yaş ayrımı gözetmeksizin her insanın eşit şartlarda ulaşması gereken bir olgudur. Ancak eğitime erişim konusunda bireylerin sahip oldukları koşulların eşit olmadığı görülmektedir. Nitekim eğitimde fırsat eşitsizliği, insanların doğuştan veya sonradan elde ettikleri fırsatların farklılıklarına dikkat çekerek, bu farklılıkların oluşturduğu sonuçları ifade eder. Bireyin sınıfsal konumu, etnik kökeni, içinde bulunduğu toplumun değer yargıları ve normları, doğuştan getirdiği özellikleri gibi nedenler, bireyin eğitime erişmesinin önünde engel oluşturabilmektedir. Bu noktada bu çalışmanın amacı, eğitimde fırsat eşitsizliği yaratan ekonomik, toplumsal, bölgesel, biyolojik ve siyasi etmenlerin çeşitli çalışmalar ışığında toplumsal eşitsizlik bağlamında değerlendirilmesidir. İlgili bağlamlar, literatür taraması yapılarak, örnekler üzerinden değerlendirilmiştir.Öğe Ölüm sosyolojisi: geleneksel ve modern toplumda ölümün toplumsal anlamları(Çağatay Sarp, 2021) Erbuğ, EceHer canlının yaşam döngüsünün sonu olan ölüm, biyolojik olduğu kadar toplumsal ve kültürel bir olgudur. Ölüme yüklenen anlamların zaman içerisinde ve toplumdan topluma farklılık göstermesi onu sosyoloji disiplinin araştırma nesnesi haline getirir. Sosyolojide geçerli olan üç ana paradigma ile feminist ve post-modern yaklaşımlar, ölümü farklı açılardan ele almış ve ölümün farklı toplumsal özelliklerine vurgu yapmışlardır. Modern öncesi toplumlarda yaşamın olağan bir parçası olarak görülen ölüm, modern toplumlardaki akılcılaşma ve tıbbileşme nedeniyle yaşamdan dışlanmış, adeta mücadele edilen bir öteki haline gelmiştir. Hastanın ve hastalığın kurumsallaşması ve tıbbın egemenliğine girmesi, ölümün de kurumsallaşmasına ve toplumdan uzaklaştırılmasına sebep olmuştur. Bu bağlamda iyi bir ölümün tanımı da değişmiştir. Geleneksel toplumlarda ahlaki değerlerle tanımlanan iyi ölümün modern toplumlarda, acısız ve ağrısız, ölmekte olan kişinin sevdikleri çevresindeyken gerçekleşen bir ölüm olarak tanımlandığı görülmüştür. Bu bağlamda bu makalede önce sosyolojik paradigmalarda ölüm olgusunun nasıl ele alındığı sunulmuştur. Sonraki bölümde modern toplumlarda ölümün nasıl konumlandırıldığı, modern ve geleneksel toplumlar arasında ölüme yaklaşım ve ölümün deneyimlenmesi bağlamında nasıl farklar olduğu, nedenleriyle birlikte ortaya konmuştur. Son olarak, iyi ölümün nasıl tanımlandığı ve bunun da tarihsel süreçte nasıl değiştiği ile ilgili tartışmalara yer verilmiştir. Ölüm sosyolojisi alanında ileride yapılabilecek araştırmalarla dair önerilerle, çalışma sonlandırılmıştır.