Hukuk Fakültesi Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Düşman ceza hukuku ve uygulamaları(Yeditepe Üniversitesi, 2019) Haydar, NuranYirmi birinci yüzyılın risk toplumunda güvenlik yükselen bir değer olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak güvenlik konusundaki hassasiyetin kimi zaman insan hak ve özgürlükleri ve ceza muhakemesi alanındaki güvencelerin aleyhine işlediği gözlemlenmektedir. Bu çalışmada, ünlü Alman ceza hukukçusu Günther Jakobs tarafından ortaya atılan ve geliştirilen düşman ceza hukuku kavramı ele alınmıştır. Düşman ceza hukuku, başta terör olmak üzere toplumsal güvenliği tehdit eden ağır suçları işleyen bireylerin vatandaş ve hatta kişi statüsünde görülmeyip, hukuk dışı birer düşman olma sıfatıyla, kusurluluk yerine tehlikelilik halleri üzerinden değerlendirme yapılarak yargılanmasını ifade eder. İşbu çalışmanın birinci bölümünde düşman ceza hukuku konsepti gelişim süreciyle birlikte ortaya konmuştur. İkinci bölümde ulusal ve uluslararası hukuk sistemlerinde düşman ceza hukuku uygulamalarının nasıl tezahür ettiği gösterilmiştir. Üçüncü ve son bölümde ise, düşman ceza hukukuna yönelik eleştiriler gruplandırılarak tespit edilmiştir.Öğe Serî muhakeme usûlüne ilişkin sorunlar(Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi, 2019) Aygörmez Uğurlubay, Gülsün Ayhan; Haydar, Nuran; Korkmaz, Mehmet7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ya da medyada bilinen adı ile Yargı Reform Paketi Ekim 2019 itibariyle yürürlüğe girmiştir. Bununla Ceza Muhakemesi Kanunu’na eklenen pek çok yeni kurumun başında serî muhakeme usûlü gelmektedir. Bu çalışma, serî muhakeme usûlünün şartlarını ortaya koyarak, uygulanmalarına ilişkin önerilerde bulunma ve bu yeni usûlün âdil yargılanma hakkına hangi yönlerden aykırılık teşkil ettiğini tespit etme amacıyla oluşturulmuştur. Bu minvâlde CMK’nın 250. maddesinde düzenlenen her bir koşul için ayrı bir başlık açılmış ve bunlar, silâhların eşitliği, çelişmeli muhakeme, meram anlatma, şüpheden sanık yararlanır ilkeleri, masûmiyet karinesi, aleyhe delil göstermeye zorlanma yasağı, susma hakkı ile kanunî hâkim ilkesi, tarafsız ve bağımsız mahkeme önünde yargılanma hakkı bakımından arızalı yönleri âdil yargılanma hakkı çerçevesinde tahlil edilmiştir. Son bölümde, ihlâllerin giderilmesi için gereken değişiklik önerileri sıralanmıştır.Öğe Genel güvenliğin tehlikeye sokulması suçları (TCK mad. 170, 171)(Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi, 2021) Ayhan Aygörmez, GülsünGenel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması (TCK m. 170) ile taksirle tehlikeye sokulması (TCK m. 171) suçu, gerek özel kanunlar gerekse çekirdek ceza kanunu bakımından tüm genel tehlike yaratan suçlara temel oluşturan suç türleridir. Genel tehlike yaratan suç kapsamındaki söz konusu suçların doğası da tehlikelere yöneliktir. Bu husus, söz konusu suçların yapısını da esaslı oranda etkilemektedir. Buna karşın bu suçların hukuki değerler üzerinde yarattığı etkiler bakımından doğalarının ne olduğunun tartışılması ve ortaya konulması gerekmektedir. Burada bu suçlarla korunan hukuki değerlerin de nelerden ibaret olduğunun açık bir şekilde tespit edilmesi büyük önem taşımaktadır. Tüm bunlara ek olarak bu suçlarda teşebbüs ve içtima hususlarının da ayrıca ele alınması gerekmektedir. Mevcut çalışma, tüm bu hususları öğreti ve yargı içtihatları göz önünde bulundurarak değerlendirmeye almayı hedeflemektedir.Öğe “Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi” yasasının kimi hükümlerinin iptali istemi ile anayasa mahkemesine açılan davaya ilişkin notlar(Birleşik Metal İş Sendikası, 2015) Kutal, Metin07.11.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası otuz yılı aşan bir süre uygulanan 2821 sayılı sendikalar ve 28822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt yasasını yürürlükten kaldırmıştır. 6356 sayılı Yasa, başta sendika üyeliği güvencesine ilişkin 25.madde olmak üzere doktrinde tartışılırken parlamentoda ana muhalefet partisi bu yasanın birçok hükmünün, Anayasaya aykırı olduğu iddiası ile, Anayasa Mahkemesine 3.01.2013 tarihinde dava açmıştır. Dava dilekçesinde adı geçen yasanın, yirmi iki başlık altında toplanan birçok hükmünün iptali istenmiştir. Makalede Anayasa mahkemesine açılan dava dilekçesi esas alınarak 6356 sayılı yasanın Anayasa ve Türkiye’nin onaylamış olduğu uluslararası sözleşmelere uygunluğu tartışılmıştır.Öğe Bilişim sisteminin işleyişini engelleme veya bozma suçu ve uygulamadaki saldırı türleri(Yeditepe Üniversitesi, 2024) Özocak, GürkanBilişim suçları Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 243 ilâ 246. maddelerinde düzenlenmiş olup, bu suçların en önemlilerinden biri TCK’nın 244/1. maddesinde öngörülen bilişim sisteminin işleyişini engelleme veya bozma suçudur. Bu suç, bilişim (IT) sisteminin çeşitli teknik yöntemlerle geçici olarak durdurulması veya işlevini yerine getiremeyecek hale sokulması yollarıyla işlenebilmektedir. Uygulamada bu suçun en sık görülen türleri arasında DoS ve DDoS saldırıları, Tavşan (Rabbits) saldırıları ve SPAM’ler sayılabilir.Öğe İnsan hakları mücadelesi sosyalist bir stratejinin parçası olabilir mi?(Eğitim-Sen, 2023) Hacaloğlu, Muhittin GönençKapitalizmin neoliberal döneminde, özellikle de Soğuk Savaş sonrasında, hakim bir haklar paradigması statüsüne kavuşan insan hakları söyleminin meşruiyet zemini, neoliberalizmin mağduru olan kitlelerce sorgulanır hale geldi. Peki, günümüzde insan hakları söylemi ve mücadelesi neoliberalizme karşı toplumsal hareketlerin özgürleştirici eğilimleri bağlamında sosyalist stratejilerin bir bileşeni olarak yeniden tanımlanabilir mi? Bu çalışma, insan haklarının, kapitalizmin ideolojik hegemonyası altında şekillenmiş ve ona yüklenmiş anlamlarının dışında ve ötesinde ufku kapitalizmle sınırlanmamış bir toplum projesinin parçası olmasının olanakları üzerine bir tartışma yürütmektedir. Bu bağlamda Marx’ın Yahudi Sorunu’nda ele aldığı biçimiyle marksizmin klasik insan haklarına dair temel yaklaşımından Bağımlılık Okulu’nun katkıları başta olmak üzere Marx sonrası marksizm içi tartışmaların eleştirel katkılarına dek geniş bir literatürden yararlanılmıştır. Neoliberalizmin meşruiyet krizi, her zamankinden daha fazla, alternatif bir toplum projesinin ortaya çıkmasının olanaklarını zorlarken, insan haklarının kapitalist hegemonyanın karşısında bir karşı-hegemonya tesisi için olanaklarının ve açmazlarının ortaya konulması elzemdir.Öğe Assessments on the Ukraine-Russia war in the axis of international law and ecocide crimes(Yeditepe University, 2024) Bozkurt, Kutluhan; Ahmet Çitköylü, Kutluhan BozkurtThe article titled "Uluslararası Hukuk ve Ekokırım Suçlar Ekseninde Ukrayna-Rusya Savaşına İlişkin Değerlendirmeler (Assessments on the Ukraine-Russia War in the Axis of International Law and Ecocides Crimes)" was published in Yeditepe University's Journal of Law Faculty, 2023 – Volume: 20, Issue: 2. The author analyzes ecocide crimes in the context of the Ukraine-Russia War within international law. The author asserts that armed conflicts and weapons not only lead individuals, societies, and states to disaster but also expose the planet and its ecosystem to irreparable damage and destruction. Furthermore, the author explains that the inadequacies of international law in protecting nature, or in other words, the planet and its ecosystem, are evident. Therefore, the author argues that it is necessary to define "Ecocide Crimes" and establish new and effective regulations accordingly. In conclusion, the author emphasizes the importance of giving the planet legal personality, recognizing the planet's right to selfdetermination, and advocating for the creation of a "Universal Declaration of the Rights of the Planet." These issues, according to the author, should now be discussed by the international community in light of the Ukraine-Russia War, underscoring the urgent need for such considerations.Öğe Türk hukuk tarihi çalışmalarının kapsamı konusunda bazı düşünceler(Yeditepe Üniversitesi, 2021) Aybay, RonaMakalenin amacı , Türk Hukuk Tarihi çalışmalarının kapsamı konusunda bazı sorunları gözden geçirmekve bazı öneriler yapmaktır. Tarihin geçmiş dönemlerinde; Türklerin, ülkeleri Asya , Avrupa ve Afrika’nın çeşitli yerlerine yayılan, yüze yakın devlet kurmuş olduklarına inanılmaktadır. Bugün bu devletlerden geri kalanlar; Türkiye Cumhuriyeti,eski Sovyetler Birliği’nin Türkgil Cumhuriyetleri ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetidir. Yazar ,bu kadar çok sayıda devletin hepsinin Türk Hukuk Tarihi dersi kapsamına alınmasının çok zor, giderek olanaksız olduğu kanısındadır ve kapsamın Osmanlı Devleti ve Osmanlı öncesi Anadolu devletleriyle sınırlı tutulması gerektiğini belirtmektedir. Yazarın dikkat çektiği bir konu da şudur: İngiltere, Fransa gibi sömürgeci (koloniyal) devletler, “kolonilerine” kendi hukuklarını “ihraç” etmişler ve o ülkelerin bağımsızlık kazanmasından sonra da, aynı hukuk sistemi, genellikle, varlığını sürdürmüştür. Buna karşılık, bir zamanlar Osmanlı ülkesinin parçası olmuş Batı yönündeki ülkelerin hukuklarında , Osmanlıdan kalan izler olduğunu söylemek olanaksız görünmektedir. Doğu yönünde ise , İsrail dışındaki devletlerde İslâm Hukuku varlığını sürüdürmekte ise de;”Koloniyal” devletlerin eski kolonilerinde bıraktıkları izlerle karşılaştırılabilecek nitelikte ve yoğunlukta Osmanlı hukukunun izi olduğu söylemeye olanak yoktur.Öğe Uluslararası hukuk ve ekokırım suçlar ekseninde Ukrayna-Rusya savaşına ilişkin değerlendirmeler(Yeditepe Üniversitesi, 2023) Bozkurt, KutluhanSilahlı çatışmalar ve silahlar sadece insanları, toplumları ve devletleri felakete sürüklemekle kalmaz, aynı zamanda üzerinde yaşadığımız gezegeni ve ekosistemini de telafisi zor zarar ve yıkımlarla karşı karşıya bırakır. Ukrayna-Rusya silahlı çatışmalarının ki artık bir savaş haline dönüşmüştür bu süreç, bölgede, coğrafyamızda ve sonuç itibariyle doğada kalıcı izler ve hasarlar bıraktığı ve daha da bırakacağı görülmektedir. Doğanın başka bir ifade ile gezegenin ve onun ekosisteminin korunması için uluslararası hukukun yetersizlikleri görülmektedir. Bu yetersizliklerin aşılması noktasında “Ekokırım Suçlar” tanımlamasının yapılması ve buna uygun yeni ve etkili düzenlemelerin oluşturulması gerekmektedir. Bu bağlamda gezegene bir hukuki kişilik verilmesi, gezegenin kendi kaderini tayin hakkının var olduğunun kabulü ve en nihayetinde bir “Gezegen Hakları Evrensel Beyannamesinin” oluşturulması artık uluslararası toplum tarafından tartışılmalıdır. Ukrayna- Rusya savaşı bu gerekliliği bir kez daha bizlere göstermektedir.Öğe Prof. Dr. Rona Aybay(İnönü Üniversitesi, 2020) Aybay, RonaÜniversite Öncesi-1942 yılı olmalı; İstanbul Beşiktaş’ta bulunan bir ilkokulda öğrenim hayatıma başladım. O dönemki okulların çoğu gibi bizim okulumuz da, bir numara ile adlandırılmıştı. O yıllarda kendi aramızda kısaca ‘Ondokuz’ dediğimiz Beşiktaş 19. İlkokuluyla ilgili söylenebilecek şeylerden en önemlisi, okul binamızın Dolmabahçe ve Ortaköy kıyısı boyunca serilmiş saray yavrularından biri olmasıydı. Ancak okul bahçesi ve deniz manzarası ne denli büyülü olsa da, yıllardır bakım görmemiş olan bina da bahçe de, harap bir haldeydi. İkinci Dünya Savaşının yoksulluk dolu kış aylarında, sınıflarımızda ancak öğrencilerin çalıp çırparak getirdiği odunlarla ısınmaya çalışırdık.Öğe Avrupa Birliği 2023/970 sayılı direktifinde işe alım sürecinde ücret şeffaflığı ve Türk hukukunda uygulanabilirliği(Birleşik Metal İş Sendikası, 2024) Çelik, İremBu çalışmada, 6 Haziran 2023 tarihinde yürürlüğe giren 2023/970 sayılı AB Ücret Şeffaflığı Direktifi’nin işe alım sürecinde ücret şeffaflığına yönelik düzenlemeleri ve bu düzenlemelerin Türk hukukunda uygulanabilirliği ele alınmıştır. Direktif AB’de cinsiyet eşitliğini sağlamak ve ücret farklılıklarını ortadan kaldırmak amacıyla oluşturulmuştur. İşverenlerin ücretlendirme politikalarını daha şeffaf hale getirmeyi amaçlayan Direktif, eşit iş ve eşit değerdeki işe eşit ücret ilkesinin hayata geçirilmesini teşvik etmektedir. Bu bağlamda işverenler, ücret bilgilerini ve politikalarını çalışanlarla paylaşmakla yükümlü kılınmıştır. Direktifin dikkat çekici bir özelliği, yalnızca çalışma süreci boyunca değil, aynı zamanda işe alım sürecini de kapsayan hükümler içermesidir. Türk iş hukukunda ise bu konuda yasal düzenlemelerin yetersizliği vurgulanmakta ve işçi-işveren arasındaki müzakere süreçlerinde şeffaflığın artırılmasının önemi üzerinde durularak bu konuda öneriler sunulmaktadır.Öğe İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde tüm hak ve özgürlüklere yönelik kurallar üzerine bir deneme(Marmara Üniversitesi, 2019) Sağlam, FazılYargısal uygulaması olmayan Bildirge, daha çok bir metin yorumu olarak anlaşılmaya elverişlidir. İçinde bulunduğumuz koşullardan geriye bakarak Bildirge’yi objektif yorum anlayışı ile okumak, Bildirge’nin benimsediği insanlık idealini kapsayıcı ve ileriye ışık tutucu sonuçlara ulaştırabilir. Bu çerçevede Bildirge, böyle bir ideali yansıtırken, diğer ulusal ve uluslararası belgeler, bunun yalnızca belli aşamalarla ulaşılabilmiş bir kesitini verebilmektedir. Klasik hak ve özgürlüklerle sosyal hakların bir sentezini oluşturan, dolayısıyla insan haklarının bütünlüğünü yansıtan Bildirge, 28. maddesiyle tüm hak ve özgürlüklerin tam olarak gerçekleşmesini, kişinin özgürleştirilmesini amaçlamakta, bunun için toplumsal ve uluslararası bir düzenin kurulmasını öngörmekte ve bu düzenin sağlanmasını kişilerin sübjektif bir hakkı olarak formüle etmektedir. Buna bağlı olarak anayasalarda daha çok devlet ödevi olarak formüle edilmiş olan sosyal hakların “ulusal çaba ve uluslararası işbirliği yoluyla” gerçekleşmesini de sübjektif bir hak olarak düzenlenmiştir. Böylece devletlere aktif bir yükümlülük getirirken, gelişmiş ülkelere de önemli bir sorumluluk yüklemiştir. Bu çerçevede yapılacak somutlaşmanın “her devletin örgüt ve kaynaklarıyla orantılı” olması ise, bu kaynakların sosyal öncelikli alanlara yönlendirilmesi anlamına gelmektedir. Bildirge’de yer alan hak ve özgürlüklerin sınırlanmasında belirleyici amaç, “başkalarının hak ve özgürlüklerinin gereğince tanınması ve bunlara saygı gösterilmesi” ile demokratik bir toplumun standartlarına uygunluğun sağlanmasıdır. Ayrıca, sayılan nedenler “haklı gerek” ölçütüne bağlı kılınmış, “genel refahın haklı gereklerinin karşılanması” gibi sosyal ağırlıklı bir amaçla da dengelenmiştir. Bu çerçevede sınırlama amaç ve nedenleri, ancak sınırlamaya elverişli hak ve özgürlükler açısından geçerli olabilir. Evrensel Bildirge’nin 30. maddesi, “mücadeleci demokrasi” kavramının bir ifadesi olup, ancak zorunlu durumlarda son çare olarak başvurulacak önlemlere cevaz vermektedir.Öğe Advancing ecocide in international law: a potential legal tool for safeguarding endangered species amidst climate change(Inonu University, 2024) Bozkurt, Kutluhan; Nemec, Elif NazThis article highlights the need to formalize a legal framework regulating the ecocide crime in international law, within the context of climate change that causes a biological diversity crisis in today’s world. Accordingly, this study’s main argument is to advocate for a definition to be adopted at international level, which will encompass elements of the ecocide crime. The study evaluates existing international legal instruments as the Geneva Conventions and the Rome Statute, highlighting their limitations in adequately addressing environmental harm. Elaborating ecocide with its criminal dimension in international law has a very crucial function for the protection of the elements of biological diversity, particularly, the endangered species which are currently facing with an existential danger in the face of human-induced climate change. The necessity of an international effort to define ecocide is clear. Adoption of a new Jus Cogens rule recognizing the rights of the environment will ensure the legal protection of nature and reinforce sustainable practices on a global scale. There is no doubt that for this to happen, an ecocentric approach that centers on the right to the environment and, more broadly, the legal personality and rights of the planet must be adopted.Öğe Endüstri işletmelerinde personel istihdamı, performans değerlendirmesi ve finansal sonuçlarına ilişkin bir uygulama modeli(PressAcademia, 2023) Erarslan, İlkay; Yılmazcan, OsmanAmaç- Mal ve/veya hizmet üretmek amacıyla faaliyet gösteren iktisadi işletmelerde üretim faktörleri içinde yer alan personelin; işe alınması, her yıl düzenli değerlendirilip eğitim ihtiyacı ve kariyer planlaması ile birlikte alacağı ücret ve maaşının belirlenme süreci işletmeler açısından farklılık göstermektedir. Güven ortamının ve verimliliğin ortak paydası, çalışanların işletmeye karşı duyacakları adalet hissidir. Adalet ortamının sağlanmasında temel parametrelerden biri olarak çalışanların kariyer planlaması/terfi ve alacağı maaş ve ücretlerin objektif kriterlere uygun olarak gerçekleşmesidir. Bu çalışmanın amacı, Endüstri işlemelerinde bu kriterlerin uygulanmasında kullanılan yöntem ve yaklaşımların incelenmesi ve uygulama modelinin tanıtılmasıdır. Yöntem- Bu çalışmada Peter Drucker’ın amaçlara göre yönetim yönteminden ilham alan çok uluslu şirketlerin uygulaması ele alınarak oluşturulan uygulama modelinin, yönetim uygulamasında çeşitli işletmelerin faaliyet bütçesi, iş tanımları, kadro nitelikleri, hedef belirleme, nihai değerlendirme ve işletme ücret artış oranlarının personele uygulanması aşamaları incelenmiştir. Bulgular- Uygulama modeli, İşletmenin yönetim kurulu tarafından en yüksek zam oranının belirlenip, çalışanların başarı notlarına göre farklılıkların tanımladığı; İnsan kaynakları müdürlüğünün yönetim kurulu kararlarını bir program uygulamasıyla ve ilgili yöneticinin de değerlendirmelerini alarak, personele yansıtıldığını göstermektedir. Sonuç- Araştırmada tanıtılan modelin uygulanması öncelikle işletme amaçlarıyla birlikte, çalışan amaçlarının da optimize edilmesini olanaklı kılmaktadır. Personel ile ilgili tüm değerlendirmeler nesnel koşullara bağlı olarak yapılmakta karar süreçlerinde personelin mutabakatı aranmaktadır. Bundan sonraki çalışmalar için, uygulanan bu yöntemlerin çalışanların örgütsel adalet algısı üzerindeki etkileri incelenebilir.Öğe 10 Aralık insan hakları günü ulusal sempozyumu bildiri özetleri(İstanbul Gedik Üniversitesi Yayınları, 2024) Gül, Hazal; Serttaş, Osman Can; Gümüş, Canberk; Günaydın, Ceren Hilal; Kocakuşaklı Nazlım, Elif; Eğilmez, Ahmet; Ustaoğlu, Damla; Eroğlu, Efe; Başak, Muhammed EnesSivil toplum mahkemeleri, görüş mahkemeleri, sembolik mahkemeler veya vatandaş mahkemeleri olarak da adlandırılabilen halkların mahkemeleri (peoples’ tribune), geleneksel yargılama sisteminin dışında insan hakları ihlallerini inceleyen oluşumlardır. İnsan hakları hukuku, özellikle uluslararası alanda devletlerin sorumluluğunun, politik güç ilişkileri ve bununla bağlantılı olarak uluslararası hukukun karakteri nedeniyle tespit edilmesinin zorluğu nedeniyle kurumsal olarak yetersiz kalmaktadır. Öyle ki devletlerin (çoğunlukla uluslararası) insan hakları ihlalleri etkili, güvenilir ve bağımsız bir mahkemede tespit edilememekte, siyasetin kıskacında hukuk kurumlarına güvenci zedelemektedir. Halkların mahkemeleri ise hükümet dışı/devletlerden bağımsız oluşumlar olarak resmi hukuk mekanizmalarına alternatif sunmaktadır.Öğe Afghan women are under threat from the Taliban: a great test of the Turkish government and the courts(Oxford University Press, 2024) Kaya, HülyaThis article examines how Türkiye evaluates the protection requirements of Afghan women fleeing from persecution in Afghanistan. It considers whether Türkiye grants refugee status to Afghan women as members of a 'particular social group' or on other Refugee Convention grounds. It analyses the jurisprudence of Türkiye's Administrative Courts and Regional Administrative Courts concerning international protection claims lodged by Afghan women between August 2021 and June 2023 to determine whether Türkiye follows a gender-sensitive interpretation of the Refugee Convention and respects the principle of non-refoulement.Öğe FIFA transfer sisteminde çocuk haklarının korunması(İstanbul Üniversitesi, 2019) Başar, FeyzaÇocukların korunması hem hukuki hem de sosyal yönden büyük önem taşımakta ve toplumdaki her aktörü yakından ilgilendirmektedir. Son yıllarda tüm spor dallarında ancak özellikle futbolda çocuk sporcuların yüksek hareketliliğe sahip olmaları, onların haklarının yeterince korunup korunmadığı yönünde kaygıların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu durum, başta Fédération Internationale de Football Association (FIFA) ve Union of European Football Associations (UEFA)olmak üzere uluslararası, bölgesel ve ulusal futbol otoritelerini çocuk korumasına yönelik gerekli hukuki düzenlemeleri yapmaya yöneltmiştir. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi (BMÇHS) gibi çocuk haklarını koruyan uluslararası sözleşmeler ve bu sözleşmelere taraf olan devletlerin kendi ulusal düzenlemeleri, çocuk sporcuların futbol üzerinden duygusal ve fiziksel zarara, ekonomik istismara ve insan kaçakçılığına maruz kalmaları gibi sorunlarla başa çıkmakta yetersiz kalmıştır. Bu uygulamaların çocuklar üzerinde yarattığı zararlı etkiyi bertaraf etmeyi amaçlayan FIFA, futboldaki diğer ilgililerle birlikte, uluslararası futbolcu transferlerine yönelik katı kurallar geliştirmiş ve uygulamaya koymuştur. İlk olarak 2001 yılında yürürlüğe giren FIFA Futbolcuların Statü ve Transferleri Talimatı (FSTT) 2005, 2009 ve 2015 yıllarında genç oyuncuların koruma kapsamının genişletilmesi amacıyla değişikliğe uğramıştır. Bu çalışmada, çocuk futbolcuların korunmasına ilişkin FIFA uluslararası transfer yasağının ve bu yasağa getirilen istisnaların gelişimi ve nasıl uygulandığı örnek Court of Arbitration for Sports (CAS) kararları ışığında değerlendirilecektir. Bunun nedeni CAS’ın sadece bu hukuki düzenlemelerin ilgililer tarafından ihlal edilmesi ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünü sağlayan en yüksek tahkim otoritesi olmakla kalmayıp aynı zamanda belirli hükümleri inceleyerek ve yorumlayarak aldığı kararlar ile uygulamaya yön veriyor olmasıdır. Bu anlamda CAS, FIFA’nın ortaya koyduğu hukuki çerçevenin ayrılmaz bir parçasıdır.Öğe The evaluation of medical malpractice claims: creating a standard approach model using the delphi method(Elsevier Sci Ltd, 2020) Doğan, Muzaffer Berna; Yükseloğlu, Emel Hülya; Doğan, Mazlum; Diker Uğraş, SedaComplaints about alleged medical malpractice have increased over time in Turkey, as well as other countries around the world. And it is often the subject of debate in health law and medical law. It can be seen that discussions are underway on standard of care which is highlighted in the finalization of claims for medical malpractice. In this case, the expert opinion offered to be the key point for the cases. In the expert opinion, there seems to be differences in approach and procedure. However, the period of determination of whether health professionals provide the expected minimum standard of care needs to be analyzed in a standard way. In addition to standard, objective and scientific evaluation of the evidence of liability for the medical malpractice claims by the experts, it is aimed to create an algorithm that will facilitate the evaluation by the judicial authorities. The aim of this research is to provide minimum common denominator which will be the standard approach model for the experts in the evaluation of medical malpractice claims. The Delphi method was used as a tool for the panelists to express their opinions freely without being under the influence of each other and to reveal different ideas. The research conducted with 11 panelists consist of forensic medicine experts, clinicians, and a lawyer between January 2017 and September 2017. This research will impact the forensic science and law community by serving the evaluations of the experts in medical malpractice claims whether evaluations are based on methodological and logical considerations and the scientific validity of the evaluations is objective or not.